Radyoloji

Klinik Hakkında

Genel Bilgiler

Radyoloji, X--ışınları ve diğer görüntüleme yöntemlerinin tıpta tanı ve tedavi amacıyla kullanılmasıdır. Radyolojide tanı ve tedavi amacıyla kullanılan yöntemlerden bazıları; radyografik incelemeler, bilgisayarlı tomografi (CT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), nükleer tıp yöntemleri, pozitron emisyon tomografi (PET), mammografi, floroskopi, ultrasonografi, ve X--ışını kullanan diğer bazı yöntemler olarak sıralanabilir. Bu yöntemler tanı amacıyla elde edilen görüntülerden hastalıkların tespitinde kullanılırken, tedavi amacıyla kullanımı ise bazı cerrahi işlemlerin görüntüleme yöntemleri sayesinde daha az zararla yapılmasını sağlamalarıdır.


Tarihçemiz

1895 yılında X-ışınlarının W. Conrad Röntgen tarafından keşfinden hemen sonra, 1896 yılında Pierre ve Marie Curie radyumu buldu. A. Henry Becquerel doğal radyoaktivite ve uranyumu; 1898‘de Villart radyumdan çıkan ışınların X-ışınları ile aynı özellikleri taşıyan foton ışınları olduğunu gösterdi. 1919 yılında ise Rutherford yapay radyoaktiviteyi buldu. Bu ışınların film üzerinde iz bırakması ve fluoroskopik ekranlarda görüntü meydana getirmesi sağlık alanında da kullanılmasına yol açmıştır. 19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başlarında bu gelişmelere paralel olarak hekimler ve fizikçiler X- ve Gamma ışınlarını gerek tanı gerekse tedavide kullanmaya başlamışlardır. Almanya’da keşfedilen X-ışını kısa sürede dünyada yankı bulmuş; paralel olarak Osmanlı İmparatorluğu’nda da kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde Radyoloji’nin başlangıcını 19. yüzyılın sonlarında iki tıp öğrencisi subayımızın fizik ve kimyaya olan bilimsel merakına borçluyuz. X-ışınlarının keşfini “La Samaine Medicale” isimli Fransız gazetesinden öğrenen Esat Fevzi ve Rıfat Osman Gülhane Askeri Tıbbiye Hastanesinde Crookes gazlı katod ışını tüpü, Ruhmkorft bobini ile Fizik ve Kimya laboratuarında yaptıkları pilleri kullanarak basit bir Röntgen Cihazı yapmışlardır. Türk-Yunan Harbinde (1897–1905) Selanik’te yaralanan asker Boyabatlı Mehmet Efendi’nin el radyografisini çekerek sağ bileğindeki şarapnel parçasını tespit etmişlerdir. Daha sonra bu şarapnel parçası Baş Cerrah Prof. Dr. Cemil Topuzlu Paşa tarafından ameliyatla çıkartılmıştır (1897). Bu uygulama, “Röntgen tekniği”nin, tıp biliminde ve savaş yaralanmalarında dünyada ve ülkemizde kullanıldığı ilk uygulama olarak bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Avrupa’daki gelişmeler ışığında İstanbul ve Ankara’daki hastanelerde teşhis amacıyla Röntgen laboratuvarları kurulmaya başlanmıştır. Bu hastaneler Haydarpaşa’da Gülhane Askeri Tatbikat ve Seririyatı Hastanesi, Şişli’de Hamidiye Sultan Etfal Hastanesi, Beşiktaş’ta Yıldız Hamidiye Sultan İmparatorluk Hastanesi, Haydarpaşa’da Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane, Topkapı’da Bezm-i Alem Vakıf Gureba Hastanesi, Aksaray’da Haseki Hastanesi, Bakırköy Emrazı Akliye Hastanesi ve Ankara Numune Hastanesidir. Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de Viyana’da Radyoloji Eğitimi gören Prof. Dr. Selahattin Mehmet Erk tarafından Radyoloji ve Radyoterapi dersleri verilmeye başlanmıştır. Fizikçilerin tıp alanında çalışmaya başlamaları X--ışınları sayesinde olmuş ve böylece Radyoloji adı altında yeni bir bilim dalı oluşmaya başlamıştır. Bu bilgiler ışığında radyolojideki gelişmelere göz atarsak, ilk Radyoloji Kürsüsü Haydarpaşa Hastanesi’nde kurulmuştur. Daha sonra Şişli Etfal Hastanesi’ne taşınmıştır. Günümüzde devletimizin cihaz alım teşvikleri ve eğitim seviyemiz ile Türk Radyoloji Derneği’nin de katkılarıyla, ülkemiz radyolojisi gerek cihaz parkuru gerekse bilgi düzeyi ile dünya ile yarışır seviyeye ulaşmıştır

27 Eylül 2022